POYRAZ SPOR CENTER
  alpagu martıal arts
 
sitene ekle ALPAGU MARTIAL ARTS (Semi Contack–Fullcontack Sistem) 1988 tarihinde Coşkun DURMUŞ tarafından B.K.M (Beşikdüzü Karate Merkezinde geliştirilmeye başlayan ve ilk yıllarda Fullcontact Karate adı ile anılan sistem 1999 yılında tam şekillenmiş olup sistemin ana temaları yerine oturtulmuştur. KOBOS - TURON - ABA GÜREŞİ - HUN BOXU - GÜREŞ - KURAŞ - TEKE DÖVÜŞÜ gibi eski geleneksel Türk savaş Sanatlarını bir araya getirerek tekniklerini modernize edip belli bir kurala ve günümüz şartlarına uyarlayarak ortaya ALPAGU MARTİAL ARTS'ı koymuştur. Bu sistemin en belirgin özelliği sistemlerin buluştuğu bir merkez oluşudur. Kelime anlamı olarak da “Yalnız Kurt ve Yalnız Savaşan Savaşçı” gibi iki anlamı oluşu bu sistemin ne kadar özel ve önemli bir sistem olduğunun kanıtıdır. Türk insanının yapısına ve iç dünyasına bire bir hitap eden kural ve kaideleri ile örf ve adetlerimizi yansıtan bu sistem Türk Savaş Sanatlarının en önemli sistemidir. Akıncı savaşçılarının düşmana sessiz yaklaşması ve kullandıkları yakın boğuşma teknikleri ile er meydanında birebir yaptıkları dövüşleri bire bir uygulayan sistem eski günlerin yaşatılması ve korunması açısındanda önem taşımaktadır. Alpagu Savaş Sanatı hiç bir Japon yada benzeri savunma sanatlarının etkisi ve izlerini taşımamakla beraber aksine bahsi geçen savunma sanatlarının temeli Alpagu'dur. Sizlere bu konuda tam ve güvenilir kaynaklar sunmak amacı ile Türk Karate Tarihinden değerli hocalarımızın isimlerini verebiliriz. Sayın Hakkı KOŞAR eski tarihli bir yazısında Karatenin temelinin Türklere dayandığı tezini sunmuş ve Japon kaynaklar bunu doğrulamıştı.. Sayın Dr.Albay İbrahim ÖZTEK Judonun eski bir Türk sporu olduğunu tezinde belirtmiş ve Japonlar tarafıondan doğrulanmıştı... Teke Dövüşü - araştırıldığında Muay Thai nin aynısı.. bu spor 7000 yıl geriye bakıldığında yine Türklere ait bir spordur.. Aba Güreşi Aikido benzeri atışları verdır ve neredeyse Türk Tarihi ile aynı geçmişe sahiptir. Ko- Bos .. Karateye benzer ancak tutuşlerı mevcutturki tarihi çok eski olduğundan geleneksel seyılır. Turon - taekwondoya benzer ancak daha sert kuralları vardır ve orta asya türkleri tarafından yaygınca yapılır. Tarihi ise taekwondo den çok daha eskidir.. Bu bilgilerin yanı sıra Kuraş vardırki bu ise Judo nun temelidir. japonlar Judonun kuraştan türediğini zaten kabul ediyorlar .. Sizlere ise araştırmak kalıyor bu bilgileri ve lütfen doğrulşarı bilelim SAVAŞ SANATLARIMIZA SAHİP ÇIKIP YABANCI BAYRAKLARA SELAM DURMAKTAN VAZGEÇELİM.. Saygılarımızla Alpagu Martial Arts Ailesi adına.. ALPAGU MARTIAL ARTS'IN TEKNİK KAYNAKLARI KOBOS- TURON- KURAŞ- TEKE DÖVÜŞÜ- HUN BOXU-GÜREŞ- ABA GÜREŞİ ALPAGU KUŞAK SIRALAMASI Beyaz : Duruluğu ,sadeliği ve temizliği simgeler Sarı : İşi, bolluğu, bereketi, buğday başağını simgeler. Mor : Hoşgörüyü, affediciliği, ve sevgiyi simgeler. Yeşil : İmanı, Muradı, ve İslamı temsil eder. Kırmızı : Bayrağımızın kutsal rengini temsil eder. Siyah : Olgunluğu ve sorumluluğu temsil eder. San(Dan) : Olgunluğun 1 den 10 a kadar evrelerini temsil eder. Kağan : Sistemin en üst seviyesini temsil eder. KAZIM KARABEKİR PAŞA VE ALPAGU Türk Milleti atalarından aldığı asil kanla bugün dünyanın her ülkesinde bilinen savaş sanatlarını Türklüğün var olduğu tarihten bugüne aktif olarak yapmış ancak sahip çıkılmayan tekniklerimiz zamanla başka dünya ülkeleri tarafından aloınarak geliştirilmiş yine bize kendi ekol sistemleri olarak pazarlanmaya çalışılmıştır. Tarihin en büyük kanıtı Kazım KARABEKİR paşanın askerleri kışla içerisinde Türk Savaş Sanatları üzerine düzenli vede bilinçli bir antreman yapmaktadırlar ve bu resim bunun en büyük kanıtıdır.. Bir çok ülke kendi savaş sanatlarını geliştirip dünyaya pazarlamış ama Türk Milleti var olan sanatını unutmuştur. Alpagu işte tarihi belgelerle bunu kanıtlayarak var olan bir sanatı yeniden canlandırarak günümüz şartlarına uyarlama çabası ile bu yok olmak üzere olan sanatı asil milletimize yeniden tanıtma yolunda çaba harcamaktadır. Bütün Türk Milletine armağan olsun… Türklerde Yakın Savunma Eski Türkler silaha karşı el ve tekme hareketlerini sıkça kullanan bir dizi seri hareketler geliştirmişlerdir.Bu bugünümüzdeki savunma sporlarına çok benzeyen tekniklerdir. Kuraş Özbek halkının geleneksel güreş türleri 3500 yıl öncesine dayanan dönemi kapsamaktadır. “Kuraş” sözcüğü Özbekçe’den tercüme edildiğinde “Güreş” anlamına gelmektedir. Kuraş ile mücadele ve toplumsal spor olarak çoğu eski doğu literatür kaynaklarında karşılaşmak mümkündür. Bin yıl önce ortaya çıkan “Alpomış” Destanında bile “Kuraş” en sevilen ve saygıyla karşılanan, ayrıca söz konusu dönemlerde Özbekistan’ın tarihi topraklarında yaygın olan bir spor türü olarak ifade edilmektedir. Çoğu eski ve orta çağ filozof ve tarihçileri kendi el yazmaları ve kitaplarında “Kuraş”dan bahsetmektedir. Doğunun büyük alimi ve fikir adamı İbni Sina, “Kuraş”ın vücudu ve ruhu desteklemenin en iyi yöntemlerinden biri olduğunu yazmıştır. Ancak Kuraş’ın ilk olarak nerede ve ne zaman ortaya çıktığı ile ilgili net bir bilgi şu ana kadar yoktur. Buna rağmen, Kuraş’ın en eski güreş türlerinden olduğunu birçok uzman desteklemektedir. Milattan sonra IX. yüzyılda Kuraş’ın yeni gelişme aşaması başladı. O dönemlerde günümüzün Özbekistan Bölgesine yerleşen insanlar tarafından bayram ve düğün gibi büyük toplumsal olaylar düzenlendiğinde eğlence türü olarak Kuraş kullanılmıştır. Sonradan Kuraş normal eğlenceden bağımsız bir spor türü ve fiziksel hazırlık yöntemlerinden birine dönüşmüştür. XII. yüzyılda yaşamış Pehlivan Mahmud gibi büyük güçlü güreşçilerin isimleri halk içinde efsaneye dönüşmüştür.Günümüze kadar Hivada yerleşen mezarı kutsal yer olarak kabul edilmekte ve çoğu ibadet edenleri kendisine çekmektedir. XIV. yüzyılda tüm insan tarihinde tanınmış başkomutan ve devlet erbabı Amir Temur, kendi askerlerini fiziksel yeteneklerini geliştirmeleri için “Kuraş”ı kullanmıştır. Bilindiği gibi, Amir Temur’un ordusu o dönemin yenilmez ve dünyanın en güçlü ordusu olmuştur. Yıllar geçti ve “Kuraş” günümüzün Özbekistan bölgesinde yerleşen halkın en sevdiği ve önem verdiği geleneklerinden biri haline gelmiştir. Kuraş, Özbek’lerin kanında vardır dersek de hata yapmış olmayız. Çocuklar, bu güreş türüne olan sevgiyi babalarından miras almaktadır. Günümüzde sadece Özbekistan’da iki Milyona yakın kişi “Kuraş” ile uğraşmaktadır. Ayrıca bu güreş türünün meraklısı ve takipçilerinin sayısını belirlemek zorlaşmıştır. 1980’li yılların başında Kuraş’ın meşhur Özbek ustası, Judo ve Sambo, ayrıca Kuraş’ın gelişmesinde öncülük eden Kamil Yusupov, Kuraş’ın uluslararası standartlara uygun olacak yeni evrensel kuralların hazırlanması amacıyla miras olan Özbek güreşi öğrenilmesi konusunda araştırmayı başlatmıştır. 90’lı yılların başında bu zor araştırmayı tamamlamıştır ve Özbek Kuraş’ını dünya arenasına çıkarmayı hedeflemiştir. İlk başta kendisi tarafından hazırlanan Kuraş kurallarını uzman ve sevenler arasında kamu görüşüne havale etmiştir. Yeni kurallar, uluslararası spor standartlarına uygun olacak üniforma, güreş yapılacak yer, güreş süresi ve kostüm iyi yönlerini kapsayan Özbek güreş kurallarını birleştirmiştir. Kuraş kurallarının önemli bir üstünlüklerinden biri de yatık durumunda, yani parter olarak güreş yapmanın yasak olmasıdır. Güreşçilerin birisinin dizi yere deydiği zaman hakem güreşi durdurur ve güreşçilerin ilk pozisyonu almasını sağlar. Bu durum Kuraş’ın spor seyircileri açısından dinamik, hızlı ve ilginç olmasını sağlamaktadır. Bunun dışında Kuraş kuralları bel kemerinin aşağı kısmında tutulması, ayrıca diğer tüm acı veren ve boğucu hareketleri kesin olarak yasaklamaktadır. Bu ise sporcuların sakatlanma oranını en aza indiren Kuraş’ı güvenli bir güreş türü yapmaktadır. Kuraş’ın yeni dönemi eski Sovyet cumhuriyetleri içinde Özbekistan’ın ilk olarak bağımsızlığı ilan ettiği 1991 yılında başladı. Ülke Hükümeti, 70 yıllık totaliter rejiminde engellenen ulusal değerleri ve Özbek halkının gelenekleri yeniden yaşatmak hedefini koydu. Milli güreş türü Kuraş’ın yeniden hayata geçirilmesi konusu öncelikli hedeflerden biri oldu. Kuraş’ı modern uluslararası bir spor olması ve o¬nun Olimpiyat Oyunları kapsamına dahil edilmesi önemli amaçlardan biri olmuştur ve olmaya devam etmektedir. Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Karimov’un desteğiyle bu Özbek güreşinin uluslararası kapsamda bir takımın faal grup üyeleri aracılığıyla geliştirme çalışmaları başladı. Bu grup tarafından büyük bir başarılara imza atılmış ve Özbekistan’ın çeşitli bölgelerinde bir kaç büyük turnuvalar düzenlenmiştir. Ülkenin her köşesinden binden fazla güreşçi bu turnuvalara katılma isteğinde bulunmuştur. Milyonlarca meraklı seyirci güreş keyfini tatmak için ülkenin tüm stadyumlarını doldurdu. Kuraş’çıların faaliyetleri sadece Özbekistan bölgesiyle sınırlı kalmamıştır. 1992 yıldan başlayarak bu grup tarafından Türkiye, Güney Kore, Kanada, Japonya, Hindistan, ABD, Monako ve Rusya gibi resmi spor forumlarında Özbek güreşinin uluslararası platformda bir kaç defa sunumu yapılmıştır. Bu çalışmalar sonucunda Eylül 1998 tarihinde Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te düzenlenen ilk uluslararası Kuraş turnuvasına dünyanın 30 ülkesinin katılımı sağlanmıştır. Turnuva büyük bir ilgiyle karşılandı. Taşkent merkezinde yerleşen ve 30 bin kişi kapasiteli açık stadyum tamamen doldu. Özbekistan’daki ve dışındaki milyonlarca kişi TV aracılığıyla turnuva gidiş hattını izlemiştir.Cumhurbaşkanlığı Ödülü için düzenlenen 1.Uluslararası Turnuva büyük başarıyla geçti. Meşhur Türk güreşçi Salim Tataroğlu turnuvada galip oldu. 1.Uluslararası Turnuva’nın düzenlenmesi yeni bir tarihi bir olaya neden oldu. 6 Eylül 1998 tarihinde Avrupa, Asya ve Amerika gibi 28 ülke temsilcilikleri uluslararası arenada Özbek güreşini temsil eden Uluslararası Kuraş Birliği adıyla (kısaca UKB) resmi bir organın oluşmasını sağladı. Bu organın ilk kurultayında uluslararası Kuraş kurallarını kabul eden ve UKB yönetim kurulunu belirleyen (İcra Komitesi) yeni uluslararası spor organizasyonun tüzüğü o¬naylandı. Özbekistan Cumhurbaşkanı İslam Karimov, Kuraş’ın uluslararası arenada gelişmesinde önemli gayretler gösteren birisi olarak tam oyla UKB’nin “Onur Başkanı” görevine seçildi. İcra Komitesinde 15 üye olup, UKB kurultayında oy çoğunluğu alma yoluyla dört yıllık süre için tekrar seçilebilme hakkı saklı kalmak koşuluyla seçilmektedir. 1999 yılının Mayıs başlarında Taşkent yeni bir olayın şahidi oldu – Avrupa, Asya, Afrika, Doğu ve Güney Amerika gibi beş farklı kıtanın 48 ülkesinden gelen güreşçilerin katılımıyla I. Dünya Kuraş Şampiyonası düzenlendi. Özbek Devleti Başkanı ve UKB’nin onur Başkanı İslam Karimov, bu şampiyonanın açılış konuşmasında Özbek Kuraş’ı Özbek halkının kendine özgü ruhi ve karakterini, özellikle kendi rakibine göre cesur, kararlı ve merhametli, adil, dürüst ve insani olmayı benimseyen özelliklerini kapsadığını ifade etti. Bununla beraber sözü geçen özellikleri kapsayan bu spor türünün tüm dünyanın desteğini ve sempatisini kazanma şansının çok yüksek olduğunu vurguladı. Günümüzde Kuraş, hemen hemen tüm dünya tarafından kabul görmüştür. Bolivya, Kanada, ABD ve Güney Afrika Cumhuriyeti’nden Hollanda, Türkiye, Rusya ve Japonya’ya kadardır. Şu anda UKB, beş kıta Federasyonu ve 70’den fazla Asya, Avrupa, Amerika, Okean ve Afrika Kuraş Milli Federasyon’larını tek çatı altında birleştirmektedir. Gün geçtikçe uluslararası spor organizasyonu olarak UKB’nin itibarı artmaktadır. UKB Başkanı ve diğer İcra Komitesi üyelerin çeşitli uluslararası spor kurumları ve teşkilatların yöneticilerle olan buluşması ve görüşmeleri bunun kanıtıdır. Kuraş, en eski güreş türü olarak bilinir. Aynı zamanda hiç kuşkusuz ki, bu kadar eski tarihi sahip olmasına rağmen dünya arenasında en genç spor türüdür. Kuraş,1998 yılında uluslararası arenada kendi yoluna başladı. Kolay ve kısa olmayan bir yoldur. Baştan itibaren bu yolun hedefi net olarak belirlenmiştir. Yani, Özbek Kuraş’ının uluslararası bir spor dalı olmasını sağlamaktır. Kaynak: Özbekistan Baş Konsolosluğu web sitesi Kuraş bir Özbek Türkü‘ne ait savunma sanatıdır ve halen Judo ile birlikte aktivitesini sürdürmektedir. Ata sporu olan kuraş gelişimini tamamlamıştır. BU BİR KANIT SAYILMAZMI ALPAGU İÇİN HUN BOXU Batı'da Çin'lileri doğuda Roma'lıları dize getiren Türk kavminin atalarından olan Hun Türk'leri en az bugünkü çağdaş mücadele spor'ları kadar, o zamanın şartlarına göre müthiş bir döğüş sanatına sahiptiler. Bu noktada bir değerlendirme yaparsak hayli ilginç sonuçların karşımıza çıktığını görürüz. Örnek olarak Kung-fu tarihinde bahsi geçen M.S. ilk yüzyıllardaki Çin'li efsanevi savaşçılar, yenilmez kahramanlar, şanlı ve şerefli ordular adlarını yavaş yavaş tarih sahnesine yazdırırken, Türk boylarının yetiştirdiği savaşçılar, her türlü savaş silahlarını mükemmel bir şekilde kullanıyor, yakın boğuşmayı ve silahsız mücadele etme yöntemlerini başarıyla uyguluyorlardı. Özellikle Hun Türk'lerinin geliştirdiği HUN BOKSU adlı savaş tekniği ve silahsız mücadele sanatı o dönemde dahi efsane haline gelmişti. Tüm bunlardan anlaşıldığı gibi Çin savaş sanatlarının geliştiği dönemlerde Türk savaş sanatları altın çağını yaşıyordu. Türk'ler le sürekli çatışma içerisinde olan Çin'lilerin Türk'ler in bu savaş Sanatlarından etkilenmemesi ve kendi sanatlarına aktarmalar yapmaması imkansız gibi gözükmektedir. Ayrıca geçmiş satırlarda'da belirttiğimiz gibi Çin'liler sürekli mağlup oladukları Türk'lerin askeri ve savaş teknikleri, disiplinlerini kopyalayıp uyguladıktan sonra Türk'lerle başa çıkabildikleride bir gerçektir. Hun'lu ların bulup geliştirdiği ve diğer Türk boylarınında kullandığı bu mükemmel savaş sanatı hakkında ne yazıkki günümüzde kaynak niteliğinde bilgi yok denecek kadar azdır. Bunun yanısıra Türk boylarının kendine özgü geliştirdikleri ve zamanla adları tarihin derinliklerine gömülüp kaybolan bir çok özel sistemler vardır. Bunların biriside KOBOS denilen ve Türk'lerin savaşlarda kullandığı yakın döğüş şeklidir. Çin'li savaş sanatları tarihçileride kasıtlı olarak Türk'lere maledilmesi kaygısıyla bir zamanlar kendilerininde yararlandıkları bu sanatladan hiç bahsetmemişlerdir. Buna rağmen bir çok Avrupalı tarihçi yaptıkları araştırmalarda, HUN BOKSU’nu ve diğerözel stilleri kabul etmişler ve bir çok tarihsel kalıntılardaki özellikle HUN BOKSU ile ilgili gravürlerin varlığını kabullenerek eserlerinde yer vermişlerdir. Hun'lulların çoçuklarına ilk öğrettikleri oyun olan HUN BOKSU yıllar süren ağır çalışmalarla Hun'lu çoçuklara öğretilir ve sonunda korkunç bir savaş gücüne sahip savaşçılar yetişirdi.Günümüzde özellikle Avrupa' da popüler olarak çalışılan bir Kung- fu sistemi olan HUN-GARY stilinin gerek isim olarak gerekse teknik yapılanmasında Hun Türk'lerinin önemli etkisi olduğu idda edilmektedir. Ne yazıkki bu tip iddalar hep birer varsayım olarak olarak günümüze kadar gelmiştir. Belge niteliğini taşıyacak çok az kaynak vardır. Çin'li kaynaklar ise bu sanatları kendi nufusları altına alabilmek için, Çin'li olmayan hiç bir sanata yer vermemişlerdir. TÜRK ETKİLERİ Kitabımızın bu noktasına kadar Çin ve Türk tarihlerinin birbiri ile ne kadar ilintilili olduğunu iki millet arasında kültür, sanat, sosyal düzen, savaş sanatları vb. bir çok konuda ister istemez alış veriş yaptıklarını ve bu yüzdende birbirlerinden etkilenmelerinin doğal olabileceğini kanıtlamaya çalıştık. Bundan amacımız elimizdeki bir çok varsayımı Tarihsel ve mantıksal gerçeklerle bağdaştırmaktır. Şimdi bu etkilenmelere bir iki tane örnek vererek konumuza devam etmek istiyoruz. T-SİN adlı dinsel etkiden meydana gelmiş on iki seneye çağ denilen bir Türk takvim türü vardır. Bu takvim türü on iki hayvan'ın ismleriyle ifade edilir. Yine bu isimlerin Kung- fu'da bilinen hayvan teknikleri ile benzerliğinin olması önemli bir rastlantıdır. Tavuk, At, Tavşan, Öküz, Domuz. Maymun, Yılan, Sıçan, İt, Pars, Koyun ve timsah isminden oluşan bu takvimi Çin'e, Tibet'e, Hindi Çin'e, Mançuri' lere ve Moğollar'a sokan ünlü Ortadoğu ve Avrupa tarihçisi EDORİAL CHAVANNES' e göre Türk'lerdir. Bu durum sadece Asya'da geçerli değildir. Nitekim bu günki Macarlar kendilerine ve ülkelerine MAGYAR derler. Halbuki Avrupa'lıların onlar için söyledikleri HUN-GARY veya HONGRİE gibi kelimeler Türk' lerin OĞUZ' lardan türemiş bir boy olan ONGUR boyunun ismi olan bu kelimeden türemiştir. Ongur kelimesinin Hun Türk'lerini ifade ettiği varsayılmaktadır. Hun'lularında doğu topraklarında başlayarak Avrupa'ya kadar yayıldığı ve uzunca bir müddet özellikle Macar topraklarını hakimiyeti altına aldığı bilinmektedir. Buna benzer etkilenmeleri döğüş sanatlarında'da görmemiz mümkündür. Daha önce satırlarımızda belirttiğimiz Hun-gary sisteminden doğan ve bugünki modern Wu Shu dahil olmak üzere hemen hemen her Kung-fu stilinde çalışılan ve genel ismi ile süvari duruşu veya mahbo yada Kiba Dachi diye bilinen duruş şeklinin At'larla ayrı düşünülmeyen ve At üstünde savaşan savaşçı anlamına gelen bir Türk yapılanması olduğu reddedilmeyecek bir gerçektir. Başka bir örnekte günümüzün Wu shu sistemi, modernize ettiği SANSHOU veya SANDA ismi ile anılan müsabaka sisteminin temelini Çin'in geleneksel olarak uygulanan ve sonu genellikle ölümle sonuçlanan LEİ TAİ isimli döğüş sanatından oluştu… MÜSABAKA KURALLARI ***/*** 1/.Müsabık sanatçılar taraklı eldiven ve kask ile tatamiye çıkmak zorundadırlar.Çünkü kafa bölgesine yumruk ile yapılacak ataklar kask sayesinde ve eldiven yumşaklığı ile hafifletilecektir. Dişlik takmak bu nedenle mecburidir. 2/ Müsabık sanatçılar tekniğin gereği yere düşme esnasında müdehaleyi yerde sürdürebilirler 3/ Müsabık sanatçılar tutma ve atma gibi göze hoş gelen teknikleri uygulamakta serbestirler 4/ Müsabık sanatçılar sırta ve kasıklara yapılacak tekniklerde uyarılacak tekrarlarında ise diskalifiye edilecektir. Eğer teknikte kasıt var ise uyarılmadanda diskalifiye edilebileceklerdir. 5/Müsabık sanatçılar Tatami kurallarına ters davranış sergilemeleri yada spor ahlakına yakışmayan davranışları gözlendiği taktirde tatamiden men edileceklerdir. Akabinde disiplin kuruluna sevk edileceklerdir 6/ Müsabık sanatçılar tatami içerisinde hakemlere tam iteat edecekler aksi halde tatamiden diskalifiye yolu ile atılacaklardır. 7/ Müsabık sanatçıları tatamiye çalıştırıcıları çıkartacak bu mümkün değilse sporcu önceden belirlediği bir çalıştırıcıyı masa hakemliğine kayıt ettirerek tatamiye çıkacaktır. 8/ Müsabık sanatçılar maçlar öncesi ön sağlık kontrolünden geçirilmek zorundadırlar. Tartı hakemliği ön sağlık raporu olmadan tartıya almayacaklardır. 9/ Müsabık sanatçılar kask, taraklı eldiven, kogi,ve diğer gerekli koruyucu gard malzemelerini kendileri bulunduracaklardır. 10/ Müsabık sanatçılar 8x8 tatami yada ip ile cevrili ring de maç yapabilecek kabiliyette olmaları gerekmektedir. 11/Müsabık sanatçılar maça çıkabilmeleri için en az 6 aylık lisans sahibi olmaları gerekmektedir. 12/Müsabık sanatçılar yaptıkları her maç için belli bir puan toplayacaklardır. Bu puanlar yıl sonunda değerlendirilerek bir üst kategoriye çıkmaları için avantaj sağlayacaktır. 13/Müsabık sanatçılar bir yıl içerisinde 100 puan üzerinden değerlendirmeye alınacaklardır. Nakaut(İpon)puanları x 3 olarak değerlendirilirken yenilgilerde eksi olarak değerlendirilecektir. 14/Müsabık sanatçılar minik ve yıldızlarda 1 raund 3 dk. gençlerde 2 raund 2 şer dk. büyüklerde ise 3 raund 2 şer dk. olarak belirlenmiştir.gala maçları ise 5 raund 3 er dk. olarak belirlenmiştir. raund araları 30 sn. dir. 15/ Müsabık sanatçılar itirazlarını dilekçe ile masa hakemliğine yapacaklardır. İtirazlar için ise yönetmeliğin belirlediği ücret alınır. İtiraz haklı bulunduğu takdirde ücret iade edilir. İtiraz 15 dk içerisinde sonuca bağlanır ve karar açıklanır. Gerekli görülürse video band kayıtları incelenebilir. Masa hakemi bu durumda 30 dk süre uzatabilir. 16/Müsabık sanatçılar maçlara katılmak için açıklanan yıllık programları takip eder. 30 gün öncesinden müsabık listeleri başkanlığa çalıştırıcı tarafından bildirilir 17/ Her sanatçı yıl içinde topladığı puanlara göre bir sonraki yıl 3 ayrı kategoride bir üst statüye çıkacaklardır.Bu nedenle aynı yaş gurubunda ve aynı kiloda olsalar dahi iki sporcu bir önceki yıl topladığı puan kategorisinde yarışacak ve bu sisteme başarılı olmak için çaba harcayan sporcu grupları kazandıracaktır.

E-mail adresiniz:
akankanlar.tr.gg deki gazeteye abone olmak istiyorum
 
  bugün 3490 ziyaretçikişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol